Arşiv

Posts Tagged ‘mektup’

BU KEZ BOLİVYA’DAN DEĞİL CİBUTİ’Lİ BİR ASKERDEN MEKTUP VAR

Önder Aytaç aytac@haberx.com
10.08.2011 03:29
Gönderilen elektronik postanın başlangıcı aynen bu makalenin başlığındaki gibi. Daha önceden haberx.com’da ve medyafaresi.com’da Bolivya’dan gelen asker mektuplarını sizinle paylaşmıştım. Bu gelen maili de sizinle paylaşmamda yarar var. Şöyle ki; ‘…Bolivya’dan size yazan arkadaşınızın mektuplarını büyük bir heyecanla okudum. Hatta çevremdeki Cibuti’li eski askerlere de okuttum. Demek ki Bolivya da bizim Cibuti gibiymiş. İsterseniz ne demek istediğimi şöyle anlatayım;
——————————————————————————–
BU KEZ BOLİVYA’DAN DEĞİL CİBUTİ’Lİ BİR ASKERDEN MEKTUP VAR
Gönderilen elektronik postanın başlangıcı aynen bu makalenin başlığındaki gibi. Daha önceden haberx.com’da ve medyafaresi.com’da Bolivya’dan gelen asker mektuplarını sizinle paylaşmıştım. Bu gelen maili de sizinle paylaşmamda yarar var. Şöyle ki;

‘…Bolivya’dan size yazan arkadaşınızın mektuplarını büyük bir heyecanla okudum. Hatta çevremdeki Cibuti’li eski askerlere de okuttum. Demek ki Bolivya da bizim Cibuti gibiymiş. İsterseniz ne demek istediğimi şöyle anlatayım;

Bizler Cibuti de, ortaokulu bitirir bitirmez, askeri liseye başladık. Başka hiç bir meslek de bilmeyiz. Hayatımız, bize kutsal dedikleri askerlik mesleğinin içinde geçti. Mesleklerimize başladık ve ülkemizin çeşitli bölgelerinde teröristlere karşı savaştık. Yaralandık. Öldük. Sakat kaldık. Alay edildik. Sürgün edildik.

Sonra bazı garip durumlar olmaya başladı. Bizim ülkede bazı komutanlar, mazot kaçakçılığı işine –cibuti’nin Xariyear ve Shilile bölgelerinde-, silah kaçakçılığı işine, uyuşturucu işine ve ülkeyi yönetmek için darbe planlama işlerine girmeye başladılar.

Bunların bu yaptıklarını, diğer büyük komutanlara bizler bildirmeye başladığımızda da, bir süre sonra diğer büyük komutanlarında Cibuti’de, derin derin ilişkiler içinde olduklarını öğrendik. En sonunda aydınlığa ulaşmak adına kendimizi yaktık. Ama bir süre sonra da, kendimizi kapının önünde bulduk. İtiraz etmek istedik. Ancak Cibuti’de hala ihtilal yasaları hakim olduğundan, disiplin amirinin verdiği cezalar bağlamında, yargı denetimine kapalı denildi.

Peki Askeri Yüksek İdare Mahkemesine gidelim dedik. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi de esastan değil usulden baktı davamıza ve bizi atanlardan görüş isteyerek tek satır savunmamızı dahi almayarak davamızı reddetti.

Sonra Cibuti’de olan bu garabetleri kabullenip bir matbaada çalışmaya başladık. Hem de bu çalışma karın tokluğunaydı. Buna da şükrettik. Bir gün, ülkede başbakan değişti. İktidar partisi değişti. Cumhurbaşkanı değişti ve artık Cibuti halkı da yavaş yavaş da olsa uyanmaya / uyandırılmaya başladı. İnanılır gibi değil ama Cibutiye de demokrasi geliyordu. Birileri bundan rahatsız olmaya ve suni gündemlerle demokrasiyi yıkmaya çalıştılar ama istedikleri olmadı. Öyle bir başbakan geldi ki, artık hiç bir şey eskisi gibi olmuyordu. Vesayet sona ermeye başladığı için bizde yurdum insanı olarak sevinmeye başladık.

Başbakan, Cubiti’de, idarenin keyfi kararı ile mesleklerine son verilen insanları, yeniden devlete memur olarak aldı. Sivil memurlardan yüz kızartıcı suçu olanlar hariç, herkesi affetti. Askeriye içindeki neron yolsuzluklarına da el atıldı. Adaletsiz askerlik dönemleri yeniden ele alındı. Saltanat süren paşaların yerlerine çok Özel insanlar gelmeye başladı. Paşaların çocuklarının, bankamatik memurluğu yaptığı yerlerin de sorgulanmaları başladı. Bizim kutsal bildiğimiz ordumuzun, meğer her yerinden pislik fışkırıyormuş. Adaletsizlik adam boyu olmuş da, bizim haberimiz yokmuş. Cibuti devletinde de, ordusunda da artık her şey değişmeye başladı. Her şeyin yanlış olduğu Cibuti ordusunda, doğru olan tek şey varmış. O da bizim ordudan atılmış olmamız;

Bizi atan Cibutu ordusunda pek çok şey yanlış iken, bizim usulsüzce ve uyduruk 3 savunma ile ordudan ilişiğimizin kesilmesine ses çıkarmayan yeni başbakana mı yanalım? Yoksa demokrasi için bayram ede ede oy verdiğimiz yeni başbakanımızın ustalığına güvenip bizi çırak çıkarmasına mı yanalım? Veyahutta, derdimizi kimseye anlatamadığımıza mı yanalım?

Biz de artık daha fazla yanmamak için Cibuti Re’sen Emekliler derneğini kurduk. Duyduk ki Türkiye’de Habur’dan gelenleri adil bir şekilde yargılayan mahkemeler varmış ve hatta, talep halinde bu mahkemeler Habur’a kadar gelip, portatif mahkemeler bile kuruyorlarmış. Biz de sadece yargılanabilmek ve aklanabilmek için Ekim 2011’de Habur’a gelip orada bir basın bildirisi yayınlamayı düşünüyoruz. Böylelikle, belki birileri bizi de dinler ve adil yargılamamız için bize bir fırsat verir…

Türkiye de olan demokrasinin, bir gün Cibuti’ye de gelmesi dileğiyle…’

Önce Bolivya, sonra Cibuti… Ne yalan söyleyeyim ben de şaştım kaldım. İyi ki biz Türkiye’de yaşıyoruz ve Türkiye’de böylesi hukuk dışı uygulamalar hiç yapılmıyor…

Selam ve dostlukla efendim!..

Twitter/onderaytac